Ah işitmek ne demek ?

Ah İşitmek Ne Demek? Kalbe Dokunan Bir Hikâyenin İçinden

Bazı kelimeler vardır ki sözlük anlamlarını bildiğimizi sanırız ama yaşadığımızda bambaşka bir derinlikle karşılaşırız. “Ah işitmek” de onlardan biri… Bu yazıda sana bir hikâye anlatacağım. Belki kendi hayatından bir parça bulacaksın, belki de kelimelerin ardındaki duyguyu ilk kez böylesine hissedeceksin.

—

Bir Hikâyenin Başlangıcı: Leyla ve Kerem

Bir kış akşamıydı. Şehrin gri sokaklarında yorgun adımlarla yürüyen Kerem’in aklında tek bir cümle dönüp duruyordu:

“Ben seni duymuyorum.”

Bu sözleri ondan bir gün önce sevgilisi Leyla söylemişti. Oysa Kerem, her tartışmada çözüm aramış, her krizde mantıklı yollar önermişti. “Dinlemiyorsun” dendiğinde şaşırıyor, “Nasıl dinlemem? Her cümleni analiz ediyorum” diye düşünüyordu. Ama Leyla’nın kastettiği şey başka bir şeydi: Ah işitmek…

—

Ah İşitmenin Derinliği: Sadece Duymak Değil

Kerem’in Çözüm Odaklı Dünyası

Kerem, mühendis bir babanın, mantığıyla hareket eden bir annenin oğluydu. Hayatında her şeyin bir çözümü, her sorunun bir cevabı vardı. Leyla ağladığında ona çözüm listeleri sunuyor, bir problem dile getirdiğinde hemen bir yol haritası çiziyordu.

Ama fark etmediği bir şey vardı: Leyla çözüm değil, duyulmak istiyordu. Bazen bir “haklısın” cümlesi, en karmaşık çözüm planından daha iyileştirici olabilirdi. Kerem için “işitmek”, sesleri anlamlandırmaktı. Oysa Leyla için “ah işitmek”, kalbini anlamaktı.

—

Leyla’nın Empatik Dünyası

Leyla ise kelimeleri değil, duyguları duyan bir kadındı. Bir arkadaşının iç çekişinde saklı umutsuzluğu, bir yabancının gözlerinde biriken hüznü fark ederdi. Kerem konuştuğunda, cümlelerinin arkasındaki korkuları hissederdi.

Ona göre “ah işitmek”, kelimeleri değil, kelimelerin taşıdığı ağırlığı duymaktı. İnsanların söylediğinden çok söyleyemediğini anlamaktı.

Ve bu yüzden Kerem’in çözüm cümleleri, onun kulaklarında birer sessizlik gibi yankılanıyordu. Çünkü o, sadece sesi değil, “ah”ı işitilmek istiyordu.

—

“Ah”ın Taşıdığı Anlam: İçten Gelen Bir Feryat

“Ah” kelimesi, yalnızca bir ünlem değildir. İçine binlerce duygu sığar: özlem, kırgınlık, pişmanlık, sevgi, umut, çaresizlik… “Ah işitmek” demek, işte o duyguları duymak demektir. Bir insanın iç çekişindeki hikâyeyi, gözlerinin sessiz feryadını anlamaktır.

Kerem sonunda bunu anladığında çok geçti. Leyla gitmişti. Ardında bir mektup bırakmıştı:

> “Beni hep duydun, ama hiç işitmedin. Oysa ben sana kelimelerle değil, ah’larımla seslenmiştim.”

—

Gerçek Hayattan Bir Dokunuş: Biz Nerede Duruyoruz?

Hayatın içinde Kerem gibiyiz çoğu zaman. Eşimizi, arkadaşımızı, çocuğumuzu duyuyor ama işitmiyoruz. Onların söylediklerine yanıt veriyoruz ama hissettiklerini anlamıyoruz. Bu yüzden ilişkiler bazen iletişimsizlikten değil, işitilememekten tükeniyor.

Psikolojik araştırmalar da bunu doğruluyor: İnsanlar çoğu zaman çözüm aramıyor, sadece anlaşılmak istiyor. Empatik dinleme becerisi gelişmiş ilişkilerde güven ve bağlılık oranı %60 daha yüksek çıkıyor. Çünkü “ah işitmek”, bağ kurmanın en güçlü yollarından biri.

—

Ah İşitmenin Gücü: Kalpten Kalbe Yolculuk

Ah işitmek, bir sanat gibidir. Sabır ister, empati ister, sessizlik ister. Bazen konuşmamayı, bazen sadece bir bakışla anlamayı gerektirir. Çünkü insanlar en çok, kelimeleri değil, sessiz çığlıklarını duyanlara bağlanır.

Kerem bunu çok sonradan anladı. Bir gün, kalabalık bir caddede yürürken bir kadının “Ah…” diye iç çekişini işitti. O an anladı: Ah işitmek, sadece kulağın değil, kalbin yapabileceği bir şeydi.

—

Söz Şimdi Sende

Peki sen en son ne zaman gerçekten “ah” işittin?

Birinin içten içe söylediği bir sözün ardındaki duyguyu fark ettiğin oldu mu?

Yoksa hâlâ duymakla işitmek arasındaki farkı keşfetmeye mi çalışıyorsun?

Yorumlarda düşüncelerini paylaş. Çünkü belki de hepimizin hikâyesi, bir “ah”ı işittiğimiz anda başlar. 🌙